Kısa psikotik bozukluk, DSM-IV-TR ve DSM-5’e göre tanımlanan bir zihinsel bozukluktur. Bu durumda, bireyde en az bir psikotik semptom (sanrılar, halüsinasyonlar, tutarsızlık veya aşırı düzensiz katatonik davranışlar) ve genellikle duygusal kargaşa eşlik eder. Kısa psikotik bölüm, bir günden bir aya kadar sürebilir ve semptomların tamamen kaybolmasıyla sona erer. DSM-5’e göre, bu durumu yaşayan kişiler genellikle ICD-10 kapsamında akut ve geçici psikotik bozukluklar olarak sınıflandırılır. Eskiden “kısa reaktif psikoz” olarak adlandırılan bu durum, tekrarlayıcı olabilir veya olmayabilir ve başka bir ruhsal bozukluktan kaynaklanmaz.
Epidemiyoloji:
Kısa psikotik bozukluğun kesin görülme sıklığı tam olarak bilinmemekle birlikte, genellikle nadir olarak kabul edilir. Uluslararası olarak, kadınlarda erkeklere oranla iki kat daha fazla görülür, hatta Amerika Birleşik Devletleri’nde kadınlarda daha yaygındır. Genellikle 30’lu yaşların sonlarında ve 40’ların başlarında ortaya çıkar.
Belirtiler:
Kısa psikotik bozukluğun belirtileri, şizofreniye benzer ve sanrılar ve halüsinasyonlarla birlikte ani ve aşırı duygusal değişiklikler, anlamsız veya düzensiz konuşma, sosyal ve profesyonel işlev bozukluğu, uyku problemleri ve düzensiz veya katatonik davranışlar içerir. Semptomlar azaldığında, kişinin yaşamı normale döner. Çoğu kişi sadece tek bir bölüm geçirir, ancak bazıları için gelecekte stresli durumlar daha fazla bölümü tetikleyebilir.
Nedenler:
Kısa psikotik bozukluğun nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte, büyük stres veya travma bir atak başlatabilir. Genetik, biyolojik, çevresel veya nörolojik faktörlerin yanı sıra, psikotik bozuklukları olan kişilerde beyin anormallikleri bulunmuştur.
Teşhis:
Bir psikiyatri uzmanı tarafından yapılması gereken bir teşhis süreci gerektirir. Uzman, kişinin tıbbi ve psikiyatrik geçmişini inceler, semptomları değerlendirir ve fiziksel muayene yapabilir. Gerektiğinde kan testleri ve beyin görüntüleme yöntemleri kullanılabilir.
Tedavi:
Tedavide, öncelikle eş zamanlı fiziksel veya ruhsal sağlık durumları dışlanır. Antipsikotik ilaçlar ve antidepresanlar semptomların yönetilmesine yardımcı olabilir ve psikoterapi kişinin iyileşmesine katkıda bulunabilir. Ancak, tedavinin etkisi bireyden bireye değişebilir ve bazı kişilerde gelecekteki bölümlerin nüksü daha olasıdır.